Kayıtlar

Katedral'in arkasında İtalyankesiciler

Resim
      Üç arkadaş, İsviçre'nin tabiatıyla dört gün hemhal olmuş ve Alp Dağlarını takip ederek İtalya'ya doğru hareket etmişti nihayet. İtalya'nın en hareketli şehirlerinden olan Milano'yu gezmekti niyetleri. Güzel de başlamıştı ancak sonu aksiyon filmlerini aratmayan cinstendi.   İsviçre'den İtalya’ya geçişte birçok farklılık mevcut diyebiliriz. Yol işaretleri belirginliğini kaybediyor, tabiat sarımtırak bir hale bürünüyor ve arabaların kalitesinde bir düşüş çarpıyor göze. Como'yu geçtikten bir buçuk saat sonra Milano'ya varmıştık. Planımız şehrin merkezinde bulunan büyük Katedrali, Galleria Vittorio Emanuele(bizdeki kapalı çarşı) ve tarihi kaleyi görmek ve helalinden pizza yemekti. Öncesinde bir pastanede abdest alıp namazı kıldık ve akabinde San Siro stadına koyulduk. Futbol tutkunu bir şehrin 100 yıllık tarihe sahip San Siro, şehrin iki ezeli kulübü İnter ve Milan’ın derbisiyle 1926’da açılmıştır. Bugün iki kulübün ortak stadı olarak kullanılmaktadı...

Nehrin Dibinden Üflenen Nefes

Resim
     Konjic’te durmuş, şehrin meşhur çileğini tatmış ve şehri ufak bir gözlemleme fırsatı olmuştu.   Savaş sonrası “Gazi Camii” diye anılmaya başlanmış ve buna istinaden kasıtlı olarak onarılmamış minaresiyle Vardacka Camii ziyaret edilmeliydi. Savaşın tüm acımasızlığı ve düşmanın nefreti insanların dışında önem atfedilen yapıları da vurmuştu. Havan topuyla vurulan bu camiinin vurulma amacını ekibimizin tarihçisi yandaki kiliseyle ilgili olabileceğine dair rivayetten söz etmişti. Nitekim böyle komplekse sahip olduklarını Mostar’da tepeye dikilen haçtan anlamıştık. Oysa Bilge Lider’in işaret ettiği gibi “hilal” gökteydi ve olduğu sürece Müslümanlar var olacaktı.        Mostar’a vardığımız gün biraz dinlendikten sonra köprüyü görmek için evden dışarı çıktık. Ufak yürüyüşün ardından köprüyü cepheden gördüğümüz o ilk an paha biçilemezdi. Akşam olmasına rağmen cesametiyle orada öylece duruyordu. Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin’i...

SOĞUK DİYARIN SICAK FERTLERİ

Resim
  “Erzurum kilidi mülk-i İslam’ın Mevla’ya emanet olsun Erzurum”     Mostar Köprüsü’nü ilk gördüğümüz zaman köprüye doğru hayranlığımızı dile getirmiş ve bir süre olduğumuz mevkide muhabbet etmiştik. Köprüyü sol cepheden gören o mevkide bir dadaşla tanışıp akabinde yolumuzun Erzurum’a düşeceğini kim bilebilirdi ki?     Bosna’dan geldikten sonra da Erzurumlu Ahmet’le muhabbetimiz devam etmişti. Hemen hemen her konuşmaya bizi memleketine davet eden Ahmet’i ziyareti daha fazla geciktirmeyip Aralık ayının üçüncü haftası Erzurum’da bir hafta kadar misafir olduk.     Erzurum’a vardığımız ilk andan ayrıldığımız son ana kadar birçok farklı insanla tanışıp birçok farklı ortamda bulunmanın nihayetinde vardığımız sonuç Erzurum insanının hamiyetperverliğiydi:   Sıcak diyarın soğuk fertleri, yüksek rakımın alçak gönüllü dadaşları…     Geldiğimiz ilk gün şehrin merkezini hızlıca gezdiğimiz vakit soluğu kahvede almıştık. Erzurum insan...

Şehitler Makamı: Bosna

Resim
    Gençlerin yoğunlukta olduğu bir cemaat. Kurtuluş yakın mıdır? Allahualem...     Yaklaşık iki ay kadar evvel- pandemi döneminin ikinci senesi- dört arkadaşın ortaklaşa aldığı indirimli biletler yerini heyecanlı bir bekleyişe bırakmıştı. Bir yandan   "Ya hasta olursak?" "Ya son gün pozitif çıkar da sorun olursa? " kabilinden sorular zihinlerini yorarken öte yandan seyahate hazırlık başlamıştı.   Kalacak yerden gidilecek şehirlere, ziyaret edilecek makamlardan görülecek eserlere değin heyecanlı bir çalışma. Neyse ki içlerinden birisi tarihçiydi ve bu gruba Allah'ın bir nimeti olsa gerekti. Plan belliydi: Tarihçi dersine çalışacak, gidilecek rotayı/güzergâhı belirleyecek. Nitekim öyle de oldu. Yolculuğa bir gün kala testlerini vermişler ve duaları kabul olmuştu. Ortada seyahate mani olacak bir sağlık durumu yoktu. Eşyalar hazırlandı, havalimanına varıldı ve güzel ve bereketli bir macera başladı.       Bosna'ya ilk vardığımız gün...

Kant’ın Ödevinden Ders Çıkarılmalı mı?

Resim
    Geçtiğimiz 150-200 yıl öncesine değin "hayat"ın nasıl yaşanması, neyin nasıl yapılması ve içtimai iklimin hangi aşamalara göre belirlenmesi ile ilgili bütün meselelerin "referans"ı din idi. Ahlak temellendirmesi aleni şekilde din üzerinden yapılırken Avrupa'nın döneminin "modernist" dindarlarının öncülüğünde farkında olarak yahut olmayarak din, içtimai hayattan tecrit edildi ve herkes kendi inancı ile baş başa bırakıldı. Yerineyse profan bir söylem getirildi. Dinin belki de en mühim kaidelerinden olan "ahlak" bir süre başıboş kaldı. Ancak bu böyle gitmezdi, dine de dönmek bilime uygun düşmezdi. O zaman yerine ne koymalıydı? Kant, modern Avrupa'ya bir öneri sundu ve adına "ödev ahlakı" dendi.     Avrupa'ya yaptığım çeşitli seyahatlerde dikkatimi çeken belirgin üç şeyden söz edebilirim:    Temizlik, donukluk ve disiplin. Klasik anlatı haline gelen "yaya yolunda" bir km öteden duran araçlar, yere çöp atmamay...

BREGENZ’DE CAMİ MERKEZLİ FAALİYETLER

Resim
           Yeryüzünde ne olup bittiğini, muhtelif coğrafyaların toplumlar üzerinde nasıl bir etki bıraktığını ve cihanşümul değişimlerin/dönüşümlerin insana kazandırdıklarıyla kaybettirdiklerini anlayabilmek için seyahat etmek oldukça mühim bir fiil. Kur’an’ın inen ilk ayetinde ifade edilen “Oku”   emri kitabi olduğu kadar yaşanılan dünyayı da beş duyu ile takip etmeyle ilgilidir. Bu minvalde bir Müslüman imkan dahilinde seyahat etmelidir. Bahusus, gördüğünü değerli bir şekilde aktarmalıdır.     Eylül ayında 15 gün kadar Avrupa’nın çeşitli beldelerine seyahatlerde bulundum. Normal    seyrinde niyetim bu seyahat çerçevesinde birkaç konu başlığı üzerinden aktarımlarda bulunmaktı ancak misafiri olduğum Bregenz şehri müstakil bir yazı konusu olmayı fazlasıyla hak ediyor. Avusturya Vorarlberg eyaletine başkentlik yapan Bregenz, 30-40 bin nüfusa sahip sakin bir şehir. Edindiğim bilgiye göre Müslüman nüfusu %9.7’lik bir dilimi tems...

Zahir Bize Ne Söyler?

Resim
          İnsan, içerisinde bulunduğu içtimai hayattan ari değildir. Elbette ferdi manada belli bir özgünlüğe sahip olabilir ancak toplumdan tevarüs eden şeylerin sirayeti kaçınılmaz. Maddi ve manevi yönden nerede duracağına dair büyük bir etken.   Yol boyunca genel ahvalden konuştuğumuz; tespit, tebrik ve tenkit üzerinden birtakım değerlendirmelerde bulunduğumuz mihmandar abinin Özbek halkı hakkında dile getirdikleri genel tablo için oldukça mühimdi. Özbek halkının mali anlamda dar boğazda olmalarının yanı sıra yüz- yüz elli yıldır süregelmiş Rus baskısı   halkı etkisi altına almış ve yaşanılan hayata dair arızi neticelere sebep olmuştu. Beraber geçirdiğimiz süre zarfında mihmandarın sürekli olarak vurguladığı “Fergana vadisi farklı, Ruslar oraya diğer vilayetler kadar etki edemedi. Dini yaşantı daha yaygın ve hakim” ifadelerini yerinde gözlemlediğimde hak vermiştim ancak düşülmesi gereken birkaç şerh ile birlikte.   Daha önce bahsettiğimiz...